Ata Soyer XXIII. Halk Sağlığı Güz Okulu

tarafından tdh
0 Yorum Yap

Bu yıl “Küresel Gıda Krizi ve Halk Sağlığı” ana başlığıyla 15-17 Kasım tarihleri arasında İzmir’de düzenlenen Ata Soyer Halk Sağlığı Güz Okulu, içinden geçtiğimiz dönemin birçok krizle beraber bir gıda krizini de barındırdığını ve bunun halk sağlığı perspektifinden incelenmesinin insanlığın bu krizi aşma mücadelesine önemli bir katkı sağlayacağı düşüncesiyle toplandı.

Açılış sunumunda “Gıda Güvencesi, Gıda Güvenliği, Gıda Hakkı, Gıda Egemenliği” kavramları üzerinden gıda krizine yaklaşan Bülent Şık, içinde yaşadığımız dünyanın ekolojik anlamda sınırlarına dayandığını ve yönetsel anlamda radikal bir değişiklik olmadığı sürece gelecek konusunda iyimser olmak için herhangi bir sebep bulunmadığını aktardı. Uzaya kaçış veya uzayda kolonileşme gibi gerçekçi olmayan çözümlerin medya aracılığıyla bir manipülasyon aracı olarak kullanıldığını belirten Şık, büyük bir insani krizin kapıda olduğunu, çok geç olmadan gerekli adımların atılması gerektiğini söyledi. Ülkemiz açısından ise kamu kurumlarının veri paylaşmaktan sakındıklarını ve gıda mühendislerinin meseleye yaklaşımlarının konunun yalnızca teknik boyutuyla sınırlı kaldığını ekledi.

“Neoliberalizm, Küresel Gıda Krizi” başlığıyla ikinci sunumu gerçekleştiren Metin Altıok, finansal krizlerde olduğu gibi gıda krizinde de spekülasyonun önemine vurgu yaptı. Krizleri fırsata çevirmeye çalışan gıda zinciri şirketlerin bu dönemde karlarını arttırmaya çalıştığını, bunun da özellikle yoksullar için beslenme konusunda güvencesizleştirme ve niteliksizleştirme olarak kendisini gösterdiğini belirtti. Neoliberalizmin sonuna gelindiğinden, kapitalistlerin yeni bir yönetim modeli arayışında olduğundan ve bu anlamda bir geçiş sürecinde bulunduğumuzdan bahsetti.

Üçüncü olarak “Tarımsal Uygulamalar ve Sağlık İlişkisi” konusunda bir sunum yapan Tayfun Özkaya, GDO’lar ve tarımda kullanılan kimyasalların büyük bir tehlike barındırdığına vurgu yaptı. Bu hususta tohum üretiminin kritik olduğundan bahseden Özkaya, çeşitli kooperatifler ve birliklerdeki deneyimlerini katılımcılara aktardı.

İkinci günün açılış sunumunu “Serbest Piyasa Koşullarına Koşut Olarak Türkiye Tarımındaki Değişim” başlığıyla gerçekleştiren Abdullah Aysu, Türkiye’de tarımın nasıl adım adım özelleştirildiğini kritik tarihsel momentler üzerinden analiz etti. Özellikle kendilerine sosyal demokrat diyen partilerin hükümet ortağı oldukları dönemde bu anlamda çok kötü kararların alındığını, tarımın adeta omurgasının kırıldığını belirtti. Cargill gibi küresel şirketlere özel yasaların çıkarıldığını aktaran Aysu, yakın gelecekte Tarım Bakanlığının özelleştirilip Semerat Holding’e Milli Birlik Kooperatifi adı altında devredileceğine dikkat çekti.

“Gıda, Beslenme ve Toplumsal Eşitsizlikler” sunumuyla Erhan Akarçay, gıda sosyolojisi alanında ülkede yeterli akademik çalışmanın olmadığını, bu konu hakkında derinlemesine tartışma ihtiyacı bulunduğundan bahsetti. Bazı toplumlar için yemek yemenin fazlasıyla mekanik bir sürece indirgendiğinden, adeta bir makinenin çalışması olarak görüldüğünden söz açan Akarçay, “beslenmecilik yaklaşımı” neticesinde besinlere sadece kalori ve vitamin değerleri üzerinden yaklaşmaya başladığımızı anlattı.

Ertesinde “Sağlıklı Beslenme” başlıklı sunumda Zeki Gül, özellikle sağlık profesyonellerinin genel olarak tıp bilimine yaklaşımlarının sadece uzmanlıklarının bulunduğu alandan beslendiğini, bu alışkanlık neticesinde de bütüncül bir bakış açısının sıklıkla eksik kaldığını söyledi. Neoliberal özne olarak tanımladığı günümüz insanının kendisine bir işletme gibi yaklaştığını ve sürekli öz-takip, karşılaştırma, yatırımda bulunma gibi çeşitli eylemlerle kendisini gerçekleştirmeye çalıştığını aktardı.

İkinci günün son sunumunu gerçekleştiren Osman Karaboğa, “Diyet ve Beslenme Çalışmaları” başlığı altında bugüne kadar yapılmış çalışmaları içerik ve kronolojik olarak özetledi. Hazırlanan çeşitli beslenme rehberlerinin sıklıkla çokdillilik açısından eksik olduğunu, kültürel çeşitliliklere ve etnik farklılıklara dikkat edilmeden hazırlandığını vurgusunda bulundu.

Üçüncü ve son gün “Tarım, Gıda ve Sağlık Kesişiminde Müşterek Bilim” başlığıyla Duygu Kaşdoğan ve “Türkiye’de Gıda Mücadeleleri” başlığıyla Fevzi Özlüer sunumlarını gerçekleştirdiler. Son olarak ise çeşitli gıda müşterekleri ve kooperatiflerindeki deneyimlerin aktarılıp tartışıldığı “Gıda Kriziyle Mücadele: Gıda Müşterekleri ve Kooperatifler” konu başlıklı panelde farklı bölgelerden ve dinamiklerden gelmiş bu tür yapılar üzerinden yakın gelecek için “Ne Yapmalı?” sorusunun cevabı arandı.

ŞUNLAR DA HOŞUNUZA GİDEBİLİR