Resmi olarak ilk COVID-19 vakasının duyurulduğu günden bu yana salgın yönetiminde süregelen çarpıklıkları, eksiklikleri, hataları sağlık emek ve meslek örgütleri olarak biz de bir seneyi aşan süreç boyunca aktarmaya, ilgilileri sorumluluğa davet etmeye çalıştık. Bütün sağlık emekçileri gibi biz diş hekimleri de bu süreçte yorulduk, yıprandık, sağlığımızdan hatta hayatlarımızdan olduk. Fakat uyarılarımız ve taleplerimiz dikkate alınmadığı gibi aradan geçen bir yıla rağmen, sağlık yönetimi aynı tavrına devam ediyor.
Kamu hastanelerinde çalışan diş hekimleri belirsizlikler nedeniyle önünü göremiyor. Salgının başından bu yana iş ve meslek tanımları görmezden gelinerek ve birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamında olması gereken sorumlulukları üstlenerek filyasyon faaliyetlerine dahil edilen diş hekimleri, gece yarısı paylaşılan kararlarla ertesi gün nerede, hangi işi yapacağını bilemeden verilen sorumlulukları yerine getirmeye çalışıyor. Bir gün kendi kurumunda, ertesi gün filyasyonda, diğer gün aşı çalışmasında olan ve fiziksel olarak epey tükenmiş durumda olan meslektaşlarımız bu belirsizlikler nedeniyle ayrı bir zihinsel bunalımın içerisine sürükleniyor. Ödemelerdeki adaletsizlikler, yöneticiler tarafından uygulanan baskı ve mobbing de bu etkiyi ağırlaştırıyor.
Özel hastane ve kliniklerde ücretli olarak çalışan diş hekimleri ise kamu hastanelerindeki ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin büyük ölçüde askıya alınması sebebiyle artan iş yükü altında eziliyor. Sürekli hastalık riski altında, uzun çalışma saatleri ve yeterli dinlenme süresi olmadan, kimi zaman kişisel koruyucu önlemlerin bile uygulanamadığı çalışma ortamlarında mesleğini icra etmeye çalışan diş hekimleri, yurttaşlara nitelikli sağlık hizmeti sunamadıkları gibi kendi sağlıklarından da oluyorlar. Hastalık tehlikesine ve ağır çalışma koşullarına rağmen aldıkları ücret çoğu kez yoksulluk sınırını bile aşamıyor.
Bütün bunlar yaşanırken iktidar partisi ve bileşenleri sanki salgın yokmuş gibi rutin etkinliklerine, “lebaleb” kongrelerine devam ediyor. Başta Sağlık Bakanı olmak üzere yurttaşlara sürekli uyarılarda bulunan, herkesi sorumluluğa davet eden yöneticiler sıra kendilerine gelince adeta uykuya yatıyorlar. Toplumun genelini kapsaması gereken önlemler iktidar çevresi için uygulanmıyor, çifte standart bir kural haline getiriliyor.
Salgın yönetilemiyor ve sorumlular her gün gittikçe ağırlaşan tabloyu izlemekle yetiniyor. Milyonlarca yurttaş salgın döneminde yoksulluk ve hastalıkla boğuşurken, her gün binlerce yeni hasta ve onlarca ölüm yaşanırken, toplumla dalga geçer gibi yürütülen bu süreç özellikle biz sağlık emekçileri için kabul edilemeyecek noktaya gelmiştir. Çünkü alınmayan her önlem, atılmasında geç kalınan her adım, bize hastalık, iş yükü ve ölüm olarak dönmektedir. Bu nedenle, başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere bütün sorumluları istifaya davet ediyor, salgın yönetiminin bilimsel bir yaklaşımla ve toplumun sağlığını önceleyen bir şekilde ele alınmasının aciliyetini tekrar vurguluyoruz.