75. Dünya Sağlık Asamblesi: Ağız-Diş Sağlığında Küresel Strateji – Emre Kırmızıtaş

tarafından tdh
0 Yorum Yap

22-28 Mayıs tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleştirilen Dünya Sağlık Asamblesi (DSA) bu yıl “Barış için Sağlık, Sağlık için Barış” teması ile toplandı. DSA, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) en yetkili organı olarak tanımlanabilir. Toplantıda mevcut durum gözden geçirilerek bir sonraki dönem için çalışma planları oluşturuldu, hedefler belirlendi. “Ağız-Diş Sağlığında Küresel Strateji” başlıklı belge ülkemizdeki diş hekimlerini de ilgilendirdiği için alt başlıkları kısaca aktarmak ve değerlendirmek faydalı olacaktır.

Dünyada Ağız-Diş Sağlığının Genel Durumu

Ağız-diş sağlığının genel sağlık açısından öneminin vurgulanmasıyla başlayan bu bölümde mevcut hastalık yükü, hastalıkların sosyal ve ekonomik sonuçları, risk faktörleri, ağız-diş sağlığını koruyucu ve geliştirici uygulamalar ve ağız-diş sağlığı hizmetlerinin genel durumu bulunmaktadır.

Ağız-Diş Hastalığı Yükü

2017 yılında dünya çapında görülen vaka sayısının yaklaşık 3,5 milyar olarak rapor edildiği ve bunların çoğunun önlenebilir hastalıklar olduğu belirtilmiştir. Diş çürükleri ve periodontal hastalıklar en sık görülen ağız-diş sağlığı hastalıkları olarak kaydedilmiştir. 2020 yılında ağız kanserleri 375 bin yeni vaka ve 180 bin ölümle yaygınlık açısından en sık görülen altıncı kanser türü olmuştur. Özellikle aşırı yoksulluk koşullarında yaşayan çocuklarda NOMA gibi hastalıkların görülme sıklığı daha fazladır.

Kötü Ağız-Diş Sağlığının Sosyal, Ekonomik ve Çevresel Sonuçları

Tedavi edilmeyen hastalıkların toplumsal etkilerinin ve sağlık sistemleri üzerinde oluşturduğu yükün oldukça fazla olduğu, örneğin 2015 yılında dünya ölçeğinde ağız-diş hastalıklarının doğrudan ve dolaylı yaklaşık 545 milyar dolarlık ekonomik kayba neden olduğu saptanmıştır. Bu alandaki yüksek cepten ödeme tutarları ve katastrofik sağlık harcamaları ayrıca sorun oluşturmaktadır. İnsanların özellikle kriz dönemlerinde ilk olarak ertelediklerinin başında genellikle ağız-diş sağlığı gereksinimleri gelmektedir.

Sosyoekonomik durum ile ağız-diş hastalıklarının görülme sıklığı ve yaygınlığı arasında güçlü bir ilişki olduğunun belirtildiği belgede yoksulların ve herhangi bir sosyal korumadan yararlanamayan grupların hastalıklardan daha fazla etkilendiği vurgulanmaktadır.

Ağız-Diş Sağlığında Sosyal Belirleyiciler ve Risk Faktörleri

Sosyal belirleyiciler ile ağız-diş sağlığı alanındaki eşitsizlikler ve hastalıkların oluşumu, görülme sıklığı ve yaygınlığı arasında doğrudan bir ilişki olduğu tekrar vurgulanmıştır. Ağız-diş hastalıklarının diğer bulaşıcı olmayan hastalıklar (BOH) ile benzer risk faktörlerine (beslenme, tütün ürünleri kullanımı, hijyen vb.) sahip olduğuna ayrıca değinilmiştir.

Sosyal ve çevresel koşulların hastalıklar üzerindeki etkilerine bu ve diğer bölümlerde vurgu yapılması olumlu olmakla birlikte “sosyal belirleyiciler” kavramının kendisi esas belirleyici olanın gözden kaçırılması nedeniyle sorunlu bir kavramsallaştırmadır. Yoksulluğu, eşitsizliği verili olarak kabul etmekte, sosyal belirleyicileri belirleyenin yani ara nedenlerin arkasındaki esas belirleyici olan sınıfsal çelişkileri atlamaktadır. Sosyal belirleyiciler de belirlenmektedir ve belirleyen şeyin adı kapitalizmdir.

Ağız-Diş Sağlığının Geliştirilmesi ve Ağız-Diş Hastalıklarının Önlenmesi

Topluluk olarak bizim de sıkça belirttiğimiz gibi dünya çapında ağız-diş sağlığının geliştirilmesine ve hastalıkların önlenmesine yönelik halk sağlığı uygulamalarının oldukça sınırlı olduğu ve diğer BOH programlarına entegre edilmediği değerlendirmesi yapılmaktadır. Milyonlarca insanın bu hizmetlere erişimi bulunmamaktadır. Koruyucu, önleyici ve geliştirici sağlık hizmetlerine ağırlık verilmesinin toplumsal maliyeti azaltıcı etkisi ortada olmasına rağmen bu konuda atılan adımlar oldukça yetersizdir.

Ağız-Diş Sağlığı Hizmetleri

Sağlığa ayrılan bütçeler içerisinde ağız-diş sağlığı payının yetersiz olduğu ve hizmetin genellikle özel sektör üzerinden sunulduğu belirtilmektedir. Ayrıca çoğu ülkede kamusal sigorta sistemleri bünyesindeki temel sağlık paketlerinin ağız-diş sağlığı hizmetlerini kapsamadığı tespit edilmektedir. Bu hususta ülkeler arasında standart uygulamalar olmadığı gibi sağlık gereksinimi birinci basamak sağlık birimlerinde karşılanmamaktadır.

Birçok ülkede diş hekimleri açısından sağlık emek gücü planlamasının olmadığı, eğitimin genel sağlık eğitimiyle entegre edilmediği ve bu nedenle sağlık gereksinimlerinin karşılanmasında büyük zorluklar yaşandığı belirtilmektedir.

COVID-19 pandemisinin genel sağlık hizmetleri gibi ağız-diş sağlığı hizmetlerini de önemli ölçüde sekteye uğrattığına ve bu alandaki eşitsizlikleri derinleştirdiğine değinilmektedir. Yine bizim de önerdiğimiz gibi pandeminin bir fırsat olarak değerlendirilerek ağız-diş sağlığı hizmetlerinin kamusal sağlık sistemine entegre edilmesi gerekliliğine vurgu yapılmıştır.

Vizyon, Hedefler ve Temel İlkeler

DSÖ 2030 yılına kadar herkesin nitelikli ağız-diş sağlığı hizmetlerine erişebileceği bir sağlık sistemi kurmayı ana hedef olarak belirlemiştir. Ağız-diş sağlığı hizmetine ulaşım temel bir hak olarak tanımlanmakta ve eşitsizliklerle mücadele tekrar öne çıkarılmaktadır. Fakat sağlık gereksinimlerinin “finansal olarak zorluk çekmeden” karşılanması gerektiği ifadesi hedef açısından belirsizlik yaratmaktadır.

Üye ülkeler için belirlenen ana hedef ayrıca dört alt hedef olarak detaylandırılmıştır: (a) ağız-diş sağlığını geliştirmek için etkili programların uygulanması; (b) ağız-diş hastalıklarını ve ağız-diş sağlığı başlığındaki eşitsizliklerin azaltılması; (c) evrensel sağlık koruması kapsamında ağız-diş sağlığına yönelik girişimlerin güçlendirilmesi; (d) DSÖ’nün ilgili kılavuzlarından yararlanarak öncelikleri belirlemek ve 2030 yılına kadarki ilerlemeyi buna göre değerlendirmek şeklinde sıralanabilir.

Temel İlkeler

Yukarıdaki hedeflere varmak için belirlenen temel ilkeler altı maddede özetlenmiştir:

1- Ağız-diş sağlığında halk sağlığı yaklaşımı

2- Ağız-diş sağlığının birinci basamak sağlık hizmetlerine entegrasyonu

3- Ağız-diş sağlığı ihtiyaçlarına karşılık verebilecek iş gücü modelleri

4- Toplum temelli ağız-diş sağlığı hizmetleri

5- Ağız-diş sağlığı hizmetlerinin yaşam boyu sürecek şekilde organize edilmesi

6- Ağız-diş sağlığı hizmetleri için dijital uygulamaları optimize etmek

Stratejik Hedefler

Ağız-diş sağlığında üye ülkelerden beklenenler “Stratejik Hedefler” bölümünde politika önerilerini de içerecek şekilde biraz daha somutlaştırılmış ve yine altı madde halinde sıralanmıştır:

1- Ağız-diş sağlığı yönetimi: Ağız-diş sağlığına yönelik kaynakların arttırılması, liderliğin güçlendirilmesi, sağlık sektörüyle birlikte kazan-kazan türü ortaklıkların oluşturulması

2- Ağız-diş sağlığının geliştirilmesi ve ağız-diş hastalıklarının önlenmesi: Toplumun mümkün olan en iyi ağız-diş sağlığı düzeyine ulaştırılması, ağız-diş hastalıklarının oluşumunda etkili olan sosyal belirleyicilerin ve risk faktörlerinin değerlendirilmesi

3- Sağlık iş gücü: Yenilikçi iş gücü modellerinin geliştirilmesi, toplumun ağız-diş sağlığı gereksinimlerine yanıt verebilmek için yetkinlik temelli eğitimin gözden geçirilerek geliştirilmesi

4- Ağız-diş sağlığı hizmetleri: Ağız-diş sağlığı hizmetlerinin temel sağlık hizmetlerine entegre edilmesi, birinci basamak ağız-diş sağlığı hizmetleri için temel malzemelerin ve finansal korumanın sağlanması

5- Ağız-diş sağlığı bilgi sistemleri: Hükümetlerin kanıta dayalı politikalar oluşturabilmesi için zamanında geri bildirim sağlamak amacıyla sürveyans ve sağlık bilgi sistemlerinin geliştirilmesi

6- Ağız-diş sağlığı araştırma gündemleri: Ağız-diş sağlığının halk sağlığı yönüne odaklanan özel araştırmaların yapılması ve sürekli olarak güncellenmesi

Görüldüğü gibi DSÖ’nün ana hedefi (herkes için ağız-diş sağlığı) ve temel ilkelerle yukarıda sıralanan bazı stratejik hedefler arasında açık bir çelişki bulunmaktadır. Bu alandaki eşitsizlikler esas olarak piyasacı uygulamalardan kaynaklanmaktadır ve örneğin buna rağmen DSÖ çözüm için yine özel sektör bileşenleriyle işbirliği yapılmasını önermektedir. Oysa herkes için ağız-diş sağlığı ancak kamusal hizmet sunumuyla ve metalaştırmanın aksi yönünde girişimlerde bulunarak sağlanabilecektir. Sorunun esas kaynağına dokunmadan ağız-diş sağlığındaki eşitsizliklerin azaltılması, ağız-diş sağlığının geliştirilmesi ve hastalıkların önlenmesi başlıklarında kalıcı başarılar kazanabilmek mümkün değildir.

DSÖ’nün, Üye Ülkelerin ve Diğer Partnerlerin Rolü

Son bölümde DSÖ, üye ülkeler ve alandaki diğer partnerlerin neler yapabileceğine ve sorumluluk alanlarına değinilmiştir. DSÖ’nün kendine biçtiği rol danışmanlık yapma, teknik destek, eylem planları hazırlama, uluslararası kuruluşlar arasında koordinasyon kurma, süreci izleme ve yönlendiricilik olarak özetlenebilir. Bu anlamda DSÖ’nün pozisyonunda herhangi bir değişiklik olmayacağını ön görebiliriz. Belirlenen hedeflere ulaşılması, sağlık sorunlarının çözüme kavuşturulması, eşitsizliklerin azaltılması ve ilgili politika araçlarının geliştirilmesi hususunda esas sorumluluk doğal olarak üye ülkelere ve hükümetlerine düşmektedir. Diğer uluslararası kuruluşların da (UNICEF vb.) DSÖ’nün kendisi için belirlediği sorumluluk alanına uygun biçimde çalışacağı belirtilmektedir. “Sivil toplum” ayrı bir başlık olarak ele alınmakta ve özellikle önceliklerin belirlenmesi konusundaki önemine vurgu yapılmaktadır. Son olarak ise özel sektörün rolünden ve ağız-diş sağlığına olumlu katkılar yapabileceğinden bahsedilmektedir.

Toparlarsak, yıllar içerisinde ağız-diş sağlığı alanındaki eşitsizlikler DSÖ metinlerinde artık daha fazla dile getirilmekte, halk sağlığı yaklaşımının bu alanda da hâkim olması gerektiği daha sık belirtilmektedir. Bu eğilim olumlu olmakla birlikte çözüm yöntemleri ve üye ülkelere tavsiye edilen politika önerileri ciddi tutarsızlıklar ve çelişkiler barındırmaya devam etmektedir. İçinde bulunduğumuz ve DSÖ’nün de bir süredir kriz olarak tanımladığı bu durumu aşmak için sorunların esas kaynağı doğru tarif edilmeli ve kalıcı çözümlere yönelik eylem programları hızla hayata geçirilmelidir.

ŞUNLAR DA HOŞUNUZA GİDEBİLİR