Diş Hekimliği Fakülteleri Yeni Mezunları İçin Değerlendirme Anketi Sonuç Değerlendirmesi

tarafından tdh
0 Yorum Yap

Neredeyse bütün diş hekimlerinin ortaklaştığı bir konu var ki o da üniversitede stajyerken başlayan kötü çalışma koşullarının, meslek etiğinin aşındırılmasının, emek sömürüsünün, mezun olduktan sonra da gerek kamuda gerekse özel sektörde, büyük oranda daha şiddetli bir biçimiyle devam ediyor olmasıdır. Mesleğin bugün içinde bulunduğu olumsuz durumun yeniden ve yeniden üretimi, fakültelerimizde yaşanan süreçten elbette bağımsız değildir. Anketin kurgusunu yaparken amacımız herkesin çok iyi bildiği ve yakından deneyimlediği bu şartlar hakkında elimizde somut bir veri bulunmasıydı. Farklı şehirlerden ve fakültelerden 300’e yakın genç diş hekiminin katılımıyla sonuca ulaştırdığımız, oldukça çarpıcı ve önemli bulguları da içeren bu çalışmanın, Toplumcu Diş Hekimliği adına yürütülecek tartışmalara ve mücadelelere katkı sunmasını umuyoruz.

Yeni mezun veya stajyer bir hekimin hastası, meslektaşı ve diğer sağlık çalışanları ile kurduğu ilişkiye yönelik soruların olduğu ilk bölümdeki yanıtlara bakıldığında hekimlerin koopere hastalarla iletişim konusunda kendine güvendiği fakat yaşça küçük veya zor iletişim kurulabilen hasta ve hasta yakınlarına yönelik diyalog kurma hususunda, mesleki yetkinlik anlamında çekinceleri olduğu görülmektedir. Diğer hekimlerle ve sağlık çalışanları arasında konsültasyon temelli görüş alışverişinde bulunmada genel anlamda olumlu sonuçla karşılaşıyoruz.

Tedavi ve klinik planlamaya dair sorulara verilen cevaplarla, hekimlerin basit operasyonlar diye tabir edebileceğimiz (komplikasyonsuz diş çekimi, endodontik tedavi, pansuman vb.) işlemleri uygulamada büyük oranda bir sıkıntı çekmediği, fakat teşhis ve planlanma gibi nispeten daha çok inisiyatif ve uzun vadeli takip gerektiren uygulamalarda genç hekimlerin daha çekimser kaldığı gözlenmektedir. Ayrıca acil müdahale ve ilk yardım konusunda genç hekimlerin kendilerini oldukça yetersiz bulduğu görülmektedir (bkz: Şekil 1).

Şekil 1:

Hekimlik mesleğinin değer ve tutumlarına ilişkin örnek olabilecek davranışlarla ilgili değerlendirme yaptığımız ikinci bölümde verilen cevaplar, fakültelerde kişisel çıkarların hastaların yararlarının üstünde tutulduğu, ödeme gücü olmayanlara hizmet sunma sorumluluğunun duyulmadığı (bkz: Şekil 2; burada sağlıkta dönüşümle değişen ve şirketleşen hastaneleri ve sağlık sistemini sorumlu tutabiliriz), iş arkadaşlarıyla ve sağlık ekibinin diğer üyeleriyle ilişkilerde iletişimden ve işbirliğinden çok rekabete açık bir ortam olduğu yönündedir. Bunların yanında, hastalara şefkatli ve sabırlı davranıldığı konusuna katılıp katılmayanların birbirlerinden sayıca farkı olmadığı ancak hastaların mahremiyetine ve kişiliğine saygı duyulduğunu ve yakınları hasta olduğu takdirde kendi fakültelerini önerebileceğini savunan hekimlerin sayısı nispeten savunmayanlara göre daha fazladır.

Şekil 2:

 

5 yıllık eğitim sürecinin klinik staj eğitimlerine başlamadan önceki diliminde alınan preklinik ve teorik eğitimin verimliliği hakkındaki sorulara verilen cevaplar irdelendiğinde; teorik eğitimlerin stajlar dönemine yeterince hazırlık sağlamadığı (Şekil 3), derslerin birbirleri ile ilişkilendirilemediği, teorik ve pratik sınavların bilmemiz gerekenleri ölçme açısından yetersiz olduğu görülmüştür. Bu sınavlar değerlendirildiğinde öğrenme ve gelişme açısından olumlu etkilemediği ancak pratik eğitimlerin staj dönemine nispeten daha yeterli bir hazırlık sağladığı sonucu elde edilmiştir.

Şekil 3:

Fakültede klinik stajlarında alınan eğitimin niteliğine yönelik soruların bulunduğu dördüncü bölümdeki sonuçlara bakınca, bir önceki bölümle oldukça benzer bulgular elde etmiş olduğumuzu görüyoruz. Bu bölümdeki en önemli çıktı ise, öğretim üyelerinin (bu toplama klinik asistanları dâhil değil) klinik staj eğitimleri sırasında hekim adaylarına herhangi olumlu bir katkı sağlayıp sağlamamasına dair soruya ankete katılan hekimlerin yaklaşık yüzde sekseninin olumsuz cevap vermesi olmuştur (Şekil 4). Klinik asistanlarınınsa öğretim üyelerinin katkılarına kıyasla bu süreçte öğrenmeye ve gelişime yönelik daha çok katkı yaptığı görülmüştür.

Şekil 4:
Daha genel bir çerçevede fakültelerdeki koşulları analiz etmeye çalıştığımız son bölüm ise diğer bölümler gibi olumsuz bir tablo ortaya çıkarmıştır. Örneğin soruları cevaplayan hekimlerin yaklaşık yüzde doksanı, fakültelerindeki eğitimin her şeyden öncelikli olduğu saptamasına katılmamaktadır. Ankete katılan hekimlerin neredeyse tamamı fakültelerinde kendi sorunlarını tartışabilecekleri ve bu sorunlar üzerinden hareket edebilecekleri bir ortamın bulunmadığına kanaat getirmiştir. Öğrenci ve öğretim görevlileri arasındaki iletişimsizlik de bir diğer önemli sorun olarak kendini göstermektedir. Hekimlerin çok büyük bir kısmı fakültelerinin fiziki şartlar ve sosyal olanaklar bakımdan oldukça yetersiz olduğundan yakınmaktadır. Yine ankete katılan hekimlerin tamamına yakını eğitim sürecinde kullandığı aletlerin ve sarf malzemelerinin ücretini cebinden ödediğini belirtmekte ve bu görevin fakülte yönetimlerinin işi olduğunu düşünmektedir (Şekil 5).

Şekil 5:

ŞUNLAR DA HOŞUNUZA GİDEBİLİR