“Dişçi mektebimiz” – 5 Mayıs 1933 | Cumhuriyet Gazetesi

tarafından tdh
0 Yorum Yap

İnternet sitemizde bundan sonra belirli aralıklarla ülkemizin diş hekimliği tarihine dair önemli olduğunu düşündüğümüz geçmiş döneme ait bazı gazete haberlerini paylaşacağız. Bu çalışmanın gerçekleşmesini sağlayan ve gazete arşivlerini bizimle paylaşan Doç. Dr. Hakan Koçak’a diş hekimleri adına teşekkür ederiz.

“Tarihten” başlığıyla paylaşacağımız bu haberlerin ilki 5 Mayıs 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nden. İyi okumalar.

 

 

Dişçi mektebimiz

Avrupadaki emsali derecesinde mükemmeldir; ecnebi talebe Türk talebeden fazladır

[FOTOĞRAF]

Dişçi mektebinden birkaç intiba: (sağda) son sınıf kliniğinde ders saatinde çalışan talebe. (Solda yukarıda) bir hastanın tedaviden evvel hastalığının teşhisi, (solda aşağıda) bir dişçi talebe hanım, başasistan Suat Beyin, nezareti altında bir hastayı tedavi ediyor. (ortada), mektebin üçüncü sınıf muallimi diş doktoru Kazım Esat Bey

Bir diş tabibi tedavihanesi tasavvur ediniz ki tek bir koltuk yerine on dört tane koltuk sıralanmıştır ve bu on dört koltuğun başında, kadınlı erkekli, on dört tane genç, durmadan çalışmaktadır. Bir arı kovanı gibi işliyen bu muazzam tedavihane nerededir diyeceksiniz? Merakınızı hemen tatmin edeyim, Dişçi mektebinde… Yukarıdaki resmini gördüğünüz gibi bu tedavihane Beyazıttaki Dişçi mektebinin üçüncü ve son sınıfının tatbikat gördüğü dershanedir.

Son günlerde çektiğim inatçı diş ve yüz ağrıları, Razgrat hadisesi münasebetile talebesinin ekserisini Bulgarların teşkil etmesi gibi sebeplerle «hem ziyaret, hem ticaret» nev’inde bir ziyaretle Dişçi mektebimizi görmeğe gittim.

Beyazıt meydanında Bakırcılar içinde, Mercana giden yolun üstünde köşebaşında büyük bir bina vardır. Saltanat devrinde jandarma kumandanlığı orada otururdu. Mütareke zamanında Fransız kışlası olan ve makineli tüfeklerin dişleri pencerelerden Beyazıt meydanını ve halkı tehdit eden bu bina, şimdi, Dişçi ve Eczacı mektebidir. Daha kapısından içeri girerken bir Avrupa Darülfünunu kokusunu duyarsınız. Giren çıkan, dolaşan, konuşan, gülüşen, şakalaşan beyaz gömlekli bir gençlik.

Avluya girip te ne tarafa gideceğimi düşünürken kulağıma çarpan türkçe sözlerin bizim munis ve yumuşak şivemize benzemiyen haşin ve tok ahengi, bana Galatasarayda senelerce beraber okuduğum Bulgar mektep arkadaşlarımın türkçesini hatırlattı. Etrafımda delikanlılarla kızların çoğu Bulgardı.

Ben, mektepte, üçüncü ve son sınıfın hocalarından olan diş doktoru Kazım Esat Beyi arıyordum. Kazım Esat Bey benim Galatasaray arkadaşımdır. Senelerce ayni sıralarda yanyana okuduk. Ben dönüp dolaşıp daha mektep sıralarında beni sarmış olan bir mesleğe girdim, gazeteci oldum. O, diplomat olmak için Parise tahsile gitti. Evvela, doktor oldu. Sonra Lozanda diş tababeti tahsil etti. Senelerce Lozanda diş doktorluğu yaptıktan sonra İstanbula geldi. Şimdi Dişçi mektebinin üçüncü sınıf hocalarındandır. Eski arkadaşım, şu benim mütemadiyen ağrıyan dişlerimin Röntgenle bir radyografisini yaptırdıktan sonra, bana mektebi gezdirdi. Yukarı kattaki dershanelerden ziyade alt katta talebenin fili ve ameli surette diş tabipliği yaptığı salonlar nazarı dikkatimi celbetti. Ben Dişçi mektebimi, hayalen başka türlü zannederdim. Hocalar, hastaları talebeye göstererek tedavi eder, onlar da göre göre öğrenirler. Halbuki talebe nazariyattan ziyade ameliyatla meşgul.

Mektebin içerisi, İstanbulun en uzak semtlerinden gelmiş hastalarla dolu. Herkesin eli şakağında. Gelen hastalar, evvela bir muallim tarafından atlebenin* huzurunda muayene ve hastalığı teşhis edilerek berayı tedavi talebeden birine teslim ediyor ve bu talebe, başka bir muallim nezareti altında bu hastanın dişlerini tedavi ediyor. Lüzum gördükçe muallim müdahale ve talebeye yardım ediyor.

Son sınıf talebesinin hocalarının nezareti altında yaptıkları tedavi hakikaten mükemmel, bazı işler gördüm ki cidden muvaffakiyetli. İmtihan olan bir ikinci sınıf talebesini dinledim. Hastaya hilmile, nezaketle muamele etmek, onun rahatını temin ederek canını yakmamak, hulasa hastayı muztarip etmeden tedavi etmek lüzumu, ehemmiyetle nazarı dikkate alınıyor.

Bir çok fakir ve orta halli insanlar, dişlerini mektepte tedavi ettiriyorlar. Bu suretle Dişçi mektebi hem bir ilim ve fen ocağı, hem de hayır ve insaniyet yuvasıdır.

Mektepte 306 talebe vardır; bunların 76 sı kızdır. Bu mektebin ecnebi talebesi, Türk talebesinden fazla olmak gibi bir hususiyeti de vardır: Türk talebe 22 kız 125 erkek olmak üzere, 152 dir. Ecnebi talebe, 54 kız 102 erkek olmak üzere 156 dır. Ecnebilerin büyük bir ekseriyeti Bulgardır. Birkaç tane Romen, Iraklı ve Yunanlı da vardır.

Dişçi mektebinde, Kazım Esat Bey, çocuk diş tedavisi için dersler açmıştır. Çünkü süt dişlerinin tedavi usulleri ayrıdır. Perşembe günleri öğleden sonra yapılan bu dersler, diğer taraftan çocuk diş bakımı itibarile çok faydalı olmaktadır. Çünkü perşembe günü öğleden sonra mektepler tatil edildiği için mektepte okuyan ve dişlerinden muztarip olan yüzlerce yavru geliyor ve dişlerine baktırıyorlar. Bunların çürük dişleri tedavi ediliyor, çarpık dişleri düzeltiliyor. Daha evvel çocuk dişleri için ayrı kurs yoktu, umumi servis arasında kayboluyordu. Yapılan tetkikat memlekete çocuk diş bakımına ehemmiyet verilmediğini ve çocukların arasında diş hastalıklarının ve bozukluklarının çokluğunu göstermiş olduğu için bu yeni kursun açılması çok hayırlı olmuştur.

Mektebin bir eksiği vardır. Koltuk azlığı. 300 den fazla talebe için 20- 22 tedavi ve 7 diş çekme koltuğu, talebenin bilmünavebe çalışmasını mucip olmaktadır. Koltukların arttırılması düşünülüyor, lazım gelen tahsisat verilerek bu arttırma mutlaka yapılmalıdır.

Ecnebi talebenin, mektebimize bu kadar rağbet göstermesi, burada yetişen diş tabiplerinin Avrupadaki mümasil mekteplerde tahsil eden talebeden farksız olmasıdır. Mektep, fennin bütün terakkiyatını takip ve tatbik ediyor.

Kazım Esat. Hüseyin Hamit, Rüştü, Cemal Ziya, Mustafa Mehmet Beyler gibi kıymetli hocaların bilgisi Şevket İsmail, Suat İsmail, Orhan, Galip Abdi Beyler gibi genç ve gayretli asistanların himmetile Türkiyenin Dişçi mektebi Avrupadaki emsali derecesine yükselmiştir.

A.D

 

 


Gazete metni olduğu gibi aktarılmıştır.

*“talebenin” yazılmak istenmiş olabilir.

ŞUNLAR DA HOŞUNUZA GİDEBİLİR