Hapishanede Ağız ve Diş Sağlığı – Özge Duman

tarafından tdh
0 Yorum Yap

Sivil toplum örgütleri tarafından yapılan araştırmalar sonucu Türkiye’de özellikle son yıllarda mahpus sayısında hızlı bir artış görüldüğü rapor edilmektedir. Bu artışla beraber mahpusların beslenme, hijyen gibi sorunları da artmaktadır. Sağlık hizmetlerine ulaşımları daha yetersiz bir hal almıştır. Biz de hapishanelerde uzun süre hizmet vermiş meslektaşlarımızdan biriyle bu konu üzerine kısa bir röportaj yaptık.

Mahpusların ağız ve diş sağlığı tedavilerini yaparken hasta ve genel olarak insan haklarını vurgulayan önemli uluslararası kararların, sözleşmelerin (örn. İstanbul Sözleşmesi) farkında olarak hizmet vermenin çalışma motivasyonu ve kurumlarla iletişim üzerinde nasıl bir etkisi oluyor? Yerine getirildiklerinde mahpusların tedavi hakkına erişimini ne kadar etkin kılıyor?

Benim görev yaptığım hapishane sıkça gündeme gelen ve insan hakları ihlalleri ile tartışmalarda yer bulan F tipi hapishane değildir. Görev yaptığım hapishane T tipi olması sebebi ile politik hükümlülerin yok denecek kadar az olduğu bir yerdir. Hükümlülerin çoğunluğunu uyuşturucu ve cinsel suçlar gibi adli suçlardan hüküm giyenlerden oluşturmaktadır. Değerlendirmelerin de bu kapsamda ele alınması daha anlaşılır olacaktır.

Bu tip uluslararası sözleşmeler, hekim olarak, hastaya müdahalede bulunurken kendimi daha güvende hissetmemi sağlıyor. Ancak tüm bu sözleşmelerle güvence altına alınan haklar hastane sevkleri esnasında hasta açısından ihlal edilmektedir. Örneğin, hapishanede hükümlüler, elleri kelepçeli bir biçimde tedaviye zorlanmaktadır. Politik kimlikleri olan hasta hükümlüler kelepçelerin çıkarılmasını talep ederken, adli vakalardan hüküm giymiş olanların, bu haklarını dahi kullanmaktan imtina ettiklerini gözlemledim.

Türkiye’de sağlık örgütleri, insan hakları dernekleri, sivil toplum kuruluşları gibi kurumların yayınladığı raporlara göre mahpusların hapishanede hak ihlaline uğradıkları ve yeterli sağlık hizmeti alamadıkları görülüyor. Sizce raporlarda ifade edilen bu durum üzerinde alt yapı (araç gereç, yeterli ve donanımlı personel vb.) ne kadar etkili olmaktadır? Ayrıca bunun bir de iş yükü kısmı olduğunu düşünürsek, örneğin bir hastaya ortalama kaç dakika ayırabiliyordunuz?

Altyapı ve donanım açısından büyük bir eksiklik görülmemekle birlikte, hekim sayısının azlığı sağlık hizmetlerinin niteliğini düşürmektedir. İki hekimin yapacağı iş yükü bir hekime yüklenerek, hasta başına düşen zaman azalmakta ve doğal sürecinde tedavinin kalitesini sınırlandırmaktadır.

Hapishane yönetimi sizin mahpuslar için uyguladığınız ve uygun gördüğünüz tedavi yöntemleri, sevk vs. gibi durumlarda önleyici veya geciktirici bir tutum sergiliyor muydu?

Hastane sevkleri (diş), haftanın bir günü sıkıştırıldığı için, bu başlı başına bir geciktirme sebebi olmaktadır. Kimi zaman da araç ve personel yetersizliği bahane edilerek, hastaların hastane sevkleri geciktirilmektedir.

Türkiye’deki hapishanelerde insan hakları ve güvenlik karşı karşıya geldiğinde genellikle ”güvenlik” odaklı hareket edildiğini görüyoruz. Bu nedenle kelepçeli muayene, jandarma eşliğinde tedavi gibi uygulamalar oldukça yaygın. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

İlk sorudaki açıklamalarım sanırım bu soru için de cevap teşkil etmektedir.

Buna ek olarak İstanbul Sözleşmesi imzalanmasına rağmen, bu sözleşmenin orijinal metnine çeşitli ilaveler yapılarak, hükümlünün güvenliği, hastane başhekimi veya hekimin inisiyatifine bırakılmıştır.

Dolayısı ile yönetim ve hekim, güvenlik gerekçesi ile hasta hükümlülerin kelepçelerinin çıkarılması konusunda da inisiyatif kullanmaktadırlar.

Kelepçesiz muayeneleriniz esnasında hiç kendinizi güvende hissetmediğiniz oldu mu? Birçok hekim bu konuda kaygılarını öne sürüyor. Meslektaşlarınızın bu kaygılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cezaevinde çalışırken, kendimi güvende hissetmediğim olmadı; tek endişem müdahale için kullanılan tıbbi teçhizatın gizlice alınması ve mahkumların bunları, kendilerine veya başkalarına tehdit oluşturacak unsur haline getirme olasılığıydı. Zaten en kötü senaryoyu düşündüğünüzde bir tutuklunun kurumda çalışan hekime farzı mahal saldırma olasılığı kendisi için son derece ağır sonuçlarla neticeleneceğinden çok zor bir olasılıktır. Açıkçası, bu durumla tahakküm edildiğinde, hastanede çalışırken güvenlikle ilgili yaşadığımız tedirginlik çok daha fazladır. Hasta hükümlülerle, doğru iletişim kurulduğunda, bir sorun yaşanmayacağını düşünüyorum. Adli suçluların eğitim düzeyi çok düşük olduğundan, zaman zaman iletişim kurmak daha güç olabilmektedir. Ancak bu, iletişimin imkansız olduğu anlamına gelmez.

Hekimlerin ve hapishane yönetimlerinin mahpusların sağlık hakkına erişimi bakımından “suç tiplerine” göre eşit bir muamele içinde bulunmadığı, özellikle siyasi mahpusların bu noktada daha çok ayrımcılığa uğradığına ilişkin STÖ’lere şikâyetler gelmekte. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet. Suç tiplerine gör ayrımcılığa tanık oldum. Özellikle cezaevi yönetiminin, siyasi tutsaklara – terörist – etiketi yapıştırarak, onların taleplerinin karşılanmasını daha da zorlaştırdıklarına tanık oldum.

Hapishanedeki önleyici sağlık hizmetlerine (barınma, beslenme, hijyen vb.) erişim koşullarını nasıl değerlendiriyorsunuz?  Ağız ve diş sağlığı bakım ürünleri sizce yeterli mi?

Görev yaptığım cezaevinde önleyici sağlık hizmetlerine erişim ve yanı sıra ağız ve diş sağlığı bakım ürünleri son derece yeterliydi.

Diş hekimlerinin hapishanede ağız ve diş sağlığı ve hasta mahpuslara yaklaşım konularındaki farkındalığının epeyce yetersiz olduğu ortada. Bu çalışmayı yapmamızın bir amacı da bu aslında. Diş hekimleri odalarının ve TDB’nin mahpusların ağız ve diş sağlığı üzerine, gerek sağlık hizmetinin örgütlenmesi gerekse de hekimleri uluslararası sözleşmeleri içerecek biçimde bilgilendirme, yönlendirme çalışmalarını yeterli buluyor musunuz?

Adı geçen kurumlar tarafından bana herhangi bir seminer veya eğitim verilmedi diyebilirim. Böyle bir çalışmaya davet edilmedim. Bu nedenle eksik ve yetersiz buluyorum. Ve ivedilikle sözü geçen uygulamaların hayata geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Hasta mahpusların genelde hekimlere özelde ise diş hekimlerine bakış açısını, yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hapishanede çalıştığınız süre boyunca kurulan hasta-hekim ilişkisi ile dışarıda kurulan hasta-hekim ilişkisi arasında ne gibi farklar gözlemlediniz?

Hapishane veya hastanedeki hasta memnuniyeti skalasının birbirinden çok da farklı olduğunu düşünmüyorum. Hasta memnuniyeti araştırması zaruri bir ihtiyaç olarak ortada durmaktadır. Sağlık hizmetindeki sorunların açığa çıkması için de, böyle bir araştırmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ancak vermiş olduğum bu cevabı sadece tutuklu ya da hür hasta ihtiyaçları ve bunların azami ve doğru ölçüde karşılanması konumuzu teşkil ettiğinden yola çıkarak değerlendirmek gerekir. Hekim hakları da bambaşka ve göz ardı edilen bir konu olarak ortada durmaktadır.

Teşekkürler.

ŞUNLAR DA HOŞUNUZA GİDEBİLİR